Sizi gidi itler! Sizi gidi sokak serserileri sizi. Siz kendinizi ne sanıyorsunuz lan! Kabadayı mısnız mafya mısınız?
Çoluk-çocuk, kadın-kız, genç-yaşlı demeden salyalı ağızlarınızla “b”enim insanıma havlama, hırlama, ısırıp parçalama lime lime etme hakkını size kim verdi lan? Siz bu memleketi sahipsiz mi sansınız Allah’ın kudurukları. 
İşte benim reisim. Halkını üzeni, düzeni rahatsız edenin kalemini böyle kırar. Biz insan paralamayı sizden öğrenecek değiliz. Bizimde bu konuda kendimize göre tecrübelerimiz var elbette. Siz onun üç beş hayvan sever geçinen entel-dantelin şamatalarına pabuç bırakacağını mı sandınız? Hem 4 milyon köpeği öldürmeyecektikte, besleyecek miydik? Tabi küfe sizin sırtınızda değil, size göre hava hoş. Hesap kitap yapmak zorunda olan siz değilsiniz.
Sevgili dostlar, “izahı olmayan şeylerin mizahı olur” öz deyişi ile ve kara mizah yaparak başladım bu ayki sohbete. Konu malum birkaç aydır ülke gündemini özellikle de sahipsiz başıboş sokak hayvanlarının da bir can taşıdığını yaşama hakları olduğuna inan hayvanseverlerin ahları, vahları feryat ve figanları ve protestolarına rağmen merhamet ve vicdan duygularını yitirmiş, yukarıdan gelen emre kayıtsız şartsız biyad eden seçilmişler tarafından adı kamuoyunda "katliam yasası" na çıkan kanun mecliste alkışlarla kabul edildi ve sokak köpeklerinin öldürülebileceğinin yolunu açan yasanın kabulünde emeği geçenlerde, bu yasayı çıkarma emrini veren tarafından hem kutlandı, hem de kutsandı.
Sokak hayvanlarını öldürmeden de sorunun nasıl çözümlenebileceği, bu işin ilmini yapmış ve bu sorunun çzümüne gönül vermiş insanlar tarafından günlerce anlatıldı.
KISIRLAŞTIR – AŞILA VE YERİNDE YAŞAT formülü insana ( şehide ) kelle diyenler tafandan uygun görülmemiş olacak ki tercihlerini onları öldürmekten yana kullandılar. 
Yeri geldikçe kullandığım bir söz vardır (her dişi kadın olmadığı gibi her doğuran da anne değildir).
Annelik, insan kisvesi altındaki bir çok doğuranın bile farkında olamadığı bir ayrıcalık ve kutsallık, sadece çok özel doğuranlara bahşedilen bir harkuladeliktir. Meclis oylamasında gördük ki köpeklerin öldürülmesi doğrultusunda oy kullanan bir çok doğurganın ( onlara anne demeyi zul sayıyorum) annelik konusunda öldürme emrini verdiklerinden alacakları çok büyük dersler var. Ne acıdır ki çocuk sahibi bir çok kadın sadece ve sadece siyasi ikbal uğruna bu katliam için gözlerini ve vicdanlarını karartıp el kaldırarark “ÖLDÜREBİLİRSİNİZ” dediler. Lafa gelince "Allah’ın verdiği canı sadece Allah alır" sözünü dillerinden düşürmeyen çoğaltanlar, köpekleri sanki başka bir tanrı yaratmışçasına öldürülebileceklerine karar verdiler. Şimdi onlara “ hiç mi Allah korkunuz yok” desem, hepsi “haşaa” diyecekler. O zaman anlaşılıyor ki siz inandığınız tanrıdan daha çok bu yasanın çıkmasında ısrar edenden korkuyorsunuz. 
Değerli dostlar ben bu sistemin 22 yıllık icraatları süresince yaptığı bir eylemin, aldığı bir kararın, çıkardığı bir yasanın, bir yandaşın çıkarına olmadığını bu güne kadar görmedim. Elbette bunun da yakında kokusu çıkacaktır. 
Sayıları 4 milyon olarak zikredilen bu hayvanların ötenazi kamuflajı adı altında “katledilemeleri” işi kime, kaç paraya, kaç yıllığına, kaç hayvan öldürme garantisi verildiği ortaya çıkacaktır. Çünkü bu mızrak bu çuvala sığacak gibi değil. Bu katliamın doğuracağı maddi ve manevi sonuçları hep birlikte göreceğiz.

Değerli Dostlar;
Yasa adı altindaki ölüm emrinin verilmesinin ardından gecen sürede, hayvaseverlerin korku ve öfkelerinde ne kadar haklı olduklarını ülke olarak hep birlikte, içimiz sızlayarak, yüreklerimiz kanayarak gördük. Konya Altındağ ve Edirne'de yaşanan ve ülkenin farklı yerlerinden sosyal medyaya yansıyan kan donduran göruntülere tanık olduğumuzda, katiller tarafından bu yasanın pusuda nasıl rezil bir can alma iştahıyla beklenildiğini ve emrin nasıl anında uygulandığını insanlığımızdan utanarak gördük ve bu kıyımlar asla 3-5 yerleşimle sınırlı kalmayacak, ķısa sürede dalga dalga yurt geneline yayılacak ve ülke çok kısa süre içinde kan gölüne ve katliam artığı sokak hayvanlarının cesetleri ile dolu toplu mezarlara dönüşecek. Ve bu ülke insanı bundan sonra dünya kamuoyunda ne kadar insan olduğunun ve insan kalabildiğinin sınavını vermekle yüzleşecek.

Değerli Dostlar;
Kanımca mücadelenin sanki gözden kaçan bir başka boyutu daha var. Hayvanları öldüren kimyasal ürün adı altında zehiri üreterek, bunları iktidarın tetikçisi belediyelere satan fabrikalar. Yapılması gereken o fabrikaların tek tek tespit edilerek, kamuoyu önünde deşifre edilmeleri ve her platformda yapılacak protesto eylemleri ile afişe edilerek, kamoyunda mahkum edilip, zehir imalatını durdurmaya zorlanmaları.
Sonuc olarak diyorum ki;
Köpeksiz köyde çomaksız oynama girişiminin alt yapısını oluşturmaktan başka amacı olmayan bu rezilliğe her türlü iletişim araçlarını kullanarak karşı duralım ve mümkünse sokaktan bir hayvan sahiplenerek, o da olmuyorsa, herkesin onlara güçleri oranında yanlarında olarak sahip çıkalım.
Onları;
Koruyarak, kollayarak, sulayarak, doyurarak, dokunarak ve
Sevgi ile kalın...
Bekir Demirci.